Gözetleme Kulesi (2012)

Belgesel estetiğini kurmacayla birleştirip çektiği ilk filmi 11’e 10 Kala (2009)’dan sonra filmleri beklenen bir yönetmen haline gelen Pelin Esmer, ikinci filmi Gözetleme Kulesi’nde belgesel estetiğinden çıkıp Özgür Eken’in estetik sinematografisinden güç alarak ensest ilişkilerden kürtaj yasağına, trafik kazalarından erkek egemen dünyaya kadar birçok soruna sosyolojik bir bakış atıyor.

gozetleme-kulesi-poster

Üniversitede edebiyat okumak için ailesiyle yaşadığı evden ayrılıp amcasının yanına gönderilen Seher (Nilay Erdönmez), tecavüze uğrayınca amcasının yanından kaçıyor  ve küçük bir dinlenme tesisinde çalışmaya başlayıp oraya yerleşiyor. Önce otobüste hosteslik yapan, olumsuz faktörlerin ardından lokantada yemek yapmaya başlayan Seher’in hayatı hamile kalmasıyla iyice zora giriyor. Araba kullanırken uyuklaması yüzünden karısının ve çocuğunun ölümüne yol açan Nihat (Olgun Şimşek) ise aynı güzergahtaki ormanlık bölgenin tepesinde, yangın gözetleme kulesinde bekçilik yapmaktadır. Geçmişlerinden kaçmakta olan bu ikilinin zaman zaman kesişen yolları çıkmaz bir döngüye gelene kadar karşılarına çıkmaya devam edecektir.

Yeşim Ustaoğlu’nun “Araf” (2012)’ıyla benzer sularda seyreden Gözetleme Kulesi ne yazık ki, dramatik yapısını “Araf” kadar güçlü kılamıyor. Araf, güçlü hikayesi ve gerçekçi analizlerini başarılı sinematografisiyle birleştirirken, Gözetleme Kulesi sanki görselliğine biraz fazla güveniyor. Hep karakterlerden bir kırılma anı bekliyoruz fakat o an bir türlü gerçekleşmiyor. Bir nevi başladıktan sonra ani iniş çıkışlarla bir süre seyreden fakat başladığı gibi biten bir filmle karşı karşıyayız. Suçluluk duygusunu “gözetleme kulesi”nin içerisine kapatan Nihat, Seher’in ölüme terkettiği çocuğunu kurtararak bir nevi kendi vicdanın da rahatlatmaya çalışıyor ve Seher ile çocuğunu kendi karısı ve çocuğu yerine koymaya başlıyor.  Fakat finale doğru olan bol diyaloglu tartışma sahnesinde Pelin Esmer, bir nevi kadının safında yer almaya başlıyor ve Seher tarafından Nihat’ın üzerine doğru yüklenmeye başlıyor.

Gozetleme-Kulesi-725305

Bu kararın doğru ya da yanlış bir tercih olduğu elbette tartışmalı zira, bir anlık hatasının bedelini ömür boyu ödemiş, hala ödeyen ve ruhu “gözetleme kulesi”nin içerisinde hapsolan Nihat’ı bir daha sorguya çekip suçlu durumuna düşürmeyi benim gibi doğru bulmayanların olacağını düşünüyorum. Kaldı ki yönetmenin bu tercihten sonra filmi “Eee yani?” kıvamında aniden bitirmesi “tamamlanmamış bir hikaye” hissi veriyor. Bu his yakın zamanda izlediğim Erdem Tepegöz’ün “Zerre” (2012) sinin finalini çağrıştırıyor fakat Zerre, 80 dakikalık süresi içerisinde hikayesini anlatıyor ve daha fazla maceraya koşuşturmadan yerinde bitirme kararı alıyordu. Gözetleme Kulesi ise 100 dakikanın sonunda herhangi bir yere bağlanmıyor, dramatik çatı havada kalıyor ve görselliğin hikayeye fazla gelmesine neden oluyor.

Nilay Erdönmez ve Olgun Şimşek’in oyunculuklarına gelirsek, Nilay Erdönmez başarılı ve yer yer cesur performansıyla akıllarda kalıcı bir yer ediniyor. Özellikle bu seneki “kadın filmleri” içerisinde Zerre’nin Jale Arıkan’ı ve Şimdiki Zaman (2012)’ın Sanem Öge’si ile beraber büyük umut vadeden yüzler arasına adını yazdırıyor. Olgun Şimşek ise Kavşak (2011) filmindeki Güven Kıraç’ın karakteriyle benzer bir suçluluk duygusu içerisinde bulunan karakterinin görevini tıpkı Güven Kıraç gibi sade ve abartısız bir şekilde yerine getiriyor.  Menderes Samancılar ise “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ödülüne layık görülen kısa rolüyle filmin oyunculuk gücüne katkı sağlıyor.

gozetleme.kulesi-p.esmer

Yarım kalmış bir başarı hissiyatı veren Gözetleme Kulesi, her şeye rağmen “minimalist sinema”nın hatırlanacak örnekleri arasında kendisine yer ayırıyor. Bunu da büyük oranda Özgür Eken’in sinematografisinden ve oyunculuk gücünden alıyor.

6.2 / 10

Yorum bırakın