92. Oscar Ödülleri Tahminleri

92. Oscar Ödülleri sahiplerini bulmaya çok yaklaşmışken blogda her yıl geleneksel olarak yaptığım gayriciddi ve provokatif aday yorumlarına ama bir o kadar ciddi ödül tahminlerine sıra geldi. Yorum yapmayı sevdiğim 11 dalda adaylara dair tek tek düşüncelerimi her zamanki gibi çokça dalga geçerek ve bazı kitleleri kızdırmayı amaçlayarak dile getirdim. Keyifli okumalar.

1917

En İyi Film

1917: Baştan sona tek plan çekilmediği bilinse bile ‘tek plan-MIŞ gibi’ görünme iddiasını bile karşılayamayan, 65. dakikasında siyah ekrana ‘cut’ yapıp ikinci plana geçen bir filmi başarılı ilan etmek ne derece mümkün tartışılır. Birdman 18 milyon dolarla bunu başardı ama 1917, 100 milyon dolarla bile vadettiğinin altını tam dolduramıyor. Yönetmenlik ve görüntü şov tabii, Mendes abimizin canı ikinci Oscar çekmiş, bunu şovun her parçasında hissediyoruz zaten. Lakin, Apocalypse Now, Saving Private Ryan, The Thin Red Line, hatta zamanında burun kıvırdığımız o Dunkirk bile alamamışken 1917 ‘best picture’ kazanırsa Akademi sağlam bir küfür daha yiyecek.  (Kazanır)

Once Upon a Time in Hollywood: Ey Tarantino biz seni ruh hastasısın, sapkınsın, fetişistsin, aykırısın, delişmensin diye bugüne kadar sevdik, el üstünde tuttuk. Geçmişe gidip Sharon Tate’i kurtarıp Hollywood’un sevgi kelebeği ol, sonra da Altın Küre’de sahneye çıkıp ‘iyilik, iyilik, iyilik’ şeklinde bağır diye değil. Ne düzgün bir adam oldun sen evlendikten sonra ya. Yaramamış. (Kazanabilir)

Parasite: Ömrümde gördüğüm en büyük, en geniş kapsamlı PR çalışmaları, lobicilik, akla gelen gelmeyen her şey bu film için yapıldı. Valla Mustang filmine zamanında bu konuda çok yüklendiğim için özür dilemeye başlayacağım neredeyse. Fakat bu tüm zamanların en güçlü lobi çalışması bile Parasite’a best picture’ı getirmeyecek. Neden biliyor musunuz? Çünkü burası Hollywood ve Parasite bir Güney Kore filmi. Kendinize gelin! Haa belki bir gün Parasite’ın Hollywood yeniden çevrimi Oscar’ı alabilir ama bak. (Uzak İhtimal)

The Irishman: Netflix olmasaydı bu film çekilemeyecekti. ‘Hayır henüz bir Netflix filmine best picture vermemeliyiz’ kafasındaki Akademi üyeleri bir zamanlar yarışın favorisi konumundaki bu filmi türlü dalaverelerle beşinci sıraya attı. En büyük saygısızlığı da Scorsese üstadımıza yaptılar. Gangs of New York’tan sonra yine 10 adaylık ama muhtemelen sıfır çekecek. Beğenmediyseniz aday da yapmayın Allah’ın cezası Akademi. Scorsese amcamı koltuğa oturtup her defasında üzüyorsunuz. Yeter. (Kazanmalı)

Joker: Hayır, Joker’i izleyince ‘hepimiz kaybedeniz, dışlanmışlarız, hurraaa’ diye sokaklara dökülüp ortalığı dağıtmadık. Hayır, bu film bir tehdit teşkil etmiyor. O beğenmediğiniz Todd Phillips’in muazzam başarısı bu film. Joaquin Phoenix’in muazzam başarısı bu film.  Daha sizin böyle süper kahraman, anti kahraman, çizgi roman falan filana best picture vermeniz bir 20 yıl daha sürer zaten. Kıvranıp durun bakalım nereye kadar.

Marriage Story: Kramer vs. Kramer kopyala yapıştır işte ya :p Tamam, tamam şaka kızma. İstediğiniz oldu, izledik, beğendik, kimseye güvenmiyoruz, evlenmeyeceğiz işte!

Jojo Rabbit: Trollemelerine kurban Waititi abim. Yine çıldırdı politik doğrucular, ‘hayır buna gülmemeniz lazım’, ‘Hitler’e nasıl güleriz hayır’ diyorlar. Güldük abim güldük, deli gibi güldük hem de, üstüne bir de final öncesi hüzünlendik, sonra yine güldük. Saygılar.

Little Women: ‘Eğer Agnes Varda olmasaydı, ondan sonra bir peygamber gelecek olsaydı o işte Greta Gerwig olurdu!’ :p Şaka, şaka. Klasik bir eserin klasik bir şekilde uyarlaması işte. Eee? Gerwig lobisi naaaber? İyi çalışıyorsunuz her sene her sene hee.

Ford v Ferrari: İzlemesi falan güzel abii yarışlar marışlar, Christian Bale yine oyunculuk şov vs. Tamam, izledik, eğlenceli, klasik Hollywood işte ya. Git vizyonda bir hafta sonu izle, Oscar ne alaka abii?

1917-set-photo-sam-mendes-1

En İyi Yönetmen

Sam Mendes: Sam abi eskiden American Beauty’ler, Revolutionary Road’lar çekerdin ne güzel, Skyfall’dır, Spectre’dir, 1917’dir iyice bağladın ekşına he. Madem ikinci Oscar için bu kadar kastın al senin olsun o zaman ama bu film ‘baştan sona tek plan görünümlü bir film değil, iki plan görünümlü’ bak unutma! (Kazanır / Kazanmalı)

Joon ho-Bong: Ruhunu şeytana satmak için Hollywood’la gerekli anlaşmalara imza attığını biliyoruz Bong abim ama henüz seni bir Ang Lee olarak kabul etmeleri için önce sözleşmedeki sipariş Hollywood filmlerinden 1-2 tane çek bakalım diye bekliyorlar! (Kazanabilir)

Martin Scorsese: Yıllar sonra Scorsese’yi bu dalda Raging Bull, The Last Temptation of Christ, Goodfellas, Gangs of New York, The Aviator, Hugo, The Wolf of Wall Street ve The Irishman’le aday etmişler ama ödülü sadece The Departed ile vermişler diyecekler ve millet size götüyle gülecek Akademi!

Quentin Tarantino: Aday olmadığın The Hateful Eight’le bile adaylığı hak etmiştin ama bu filmle asla! Robert Eggers, Ari Aster, Safdie Brothers, Celine Sciamma, Noah Baumbach, Taika Waititi ve daha nicelerinin de bu dalda hakkını yedin. Greta Gerwig mi? Ha yok onun hakkını yemedin, bir tek o konuda bir yanlış yok bak :p

Todd Phillips: Senin vizyonun olmasa ne Joker 1 milyar doları geçen gişe yapardı, ne de 11 dalda Oscar’a aday olurdu. Türe uzun zaman sonra bambaşka bir yaklaşım getirdin, adaylığını da sonuna kadar hak ettin. Ha ne, Oscar mı istiyorsun? Dur ya bir ortalık karışık zaten. Daha sonra bakarız 😉

jokerjoker

En İyi Erkek Oyuncu:

Joaquin Phoenix: Çıtayı arşa çıkaran bir Heath Ledger performansı varken aynı rolü oynayıp onun altında kalmamak ve aynı rolle yine Oscar kazanmak gibi bir başarının mimarı anca sen olabilirdin zaten. Daniel Day-Lewis de emekliye ayrıldığına göre ondan koltuğu devralabilirsin. İlk Oscar’ın hayırlı uğurlu olsun, yolun açık olsun paşam! (Kazanır / Kazanmalı)

Adam Driver: ‘Doğaçlama zannettiğimiz sahne birebir yazılı metin üzerinden oynanmış’ diye sosyal medyada dillere pelesenk olan sahne ve Being Alive şarkı söyleme sahnesinin senin Oscar’a aday olman için yazıldığını biliyorsun değil mi? He bil diye söylüyorum zaten, o iki sahne olmasa zaten aday da olamayacaktın. Oscar biraz böyle şeyler işte, sahnesini, rolünü, tüyosunu bulduktan sonra bazen çok da kasman gerekmez. Neyse adaylığın hayırlı olsun. Adaylık olarak kal, belki 20 sene sonra bir Oscar kazanırsın. Çavvv.

Antonio Banderas: Bunu izleyen Almodovar seni kendi zannetmiş. Hoş, zaten kendi diye seni oynatmış. Sen de iyi moda girmişsin ya tam Almodovar olmuşsun saçlar, maçlar, hareketler falan. İyi, güzel. Altın Küre seni 5 kere aday yapmış olabilir bugüne kadar ama biz ilk defa aday yapıyoruz. Çünkü İspanyolsun, Amerikalı değil. Haddini bil. Şükret. Tamam mı?

Leonardo DiCaprio: Üstat memleket meselesine dönen Oscar’ını aldın ya, gerisi önemli değil, kafana göre takıl gitsin. Adrien Brody gibi ortadan kaybolma yeter.

Jonathan Pryce: Abi sen Game of Thrones’ta FETÖ yapılanmasının başında değil miydin, modern Papa’yım diye bizi mi kekliyorsun?

judy

En İyi Kadın Oyuncu: 

Renee Zellweger: İkinci Oscar’ın hayırlı olsun. Yani biraz çakallık var tabii tam oynayacak rolü bulmuşsun, diğer adayların rol olarak o kadar iddialı olmadığı bir sene falan. Sana bu projeyi paslayan kimse önce ona teşekkür et. Sonra zaten ödül konuşmasında 50 tane teşekkür edersin. Neyse. Güzel, tamam. (Kazanır / Kazanmalı)

Scarlett Johansson: Sana ‘iyi oyuncu değil’ diyenlere bu yıl 2 Oscar adaylığı birden alarak tokat gibi cevabı yapıştırdın. Ödülü alamayacak olsan da sağlık olsun, başlangıç olsun, bu filmdeki gibi performansların daim olsun, yolun açık olsun!

Charlize Theron: Abla o makyaj neydi öyle ya! Tanıyamadık valla. Seviyoruz seni. Saygılar.

Saoirse Ronan: 25 yaşında 4 Oscar adaylığı. Hey maşallah. Şimdilik ödülsüz Meryl Streep gibi gidiyor, ileride bir gün illa ki kazanır, kaderinin Gleen Close teyzemize dönüşmemesini ümit ediyoruz.

Cynthia Erivo: Ne lobi kastın be abla. Hollywood’daki her törende, her partide vardın. Ne yaptın ettin, kendini aday ettirdin o naftalin kokan filmle. Lupita Nyong’o bacımızın da hakkını yedin.

2488029 - ONCE UPON A TIME IN HOLLYWOOD

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu:

Brad Pitt: Dünyanın en yakışıklı abisi. 12 Monkeys’te, Moneyball’da, uzun mu uzun isimli Jesse James filminde falan harikaydın, hakkını yemeyelim. Ama abisi yakışıyor mu bu rolle Oscar alacak olmak sana. ‘Eşini öldürdüğü söylenen maço bir dublör Sharon Tate’i kurtarıyor.’ Bu sen mi olmalıydın? Bruce Lee’yi sen mi dövmeliydin? Bir de filmde Pacino ustadan, Pesci ustadan, Hopkins ustadan daha iyi ne yapmışsın söyle bir öğrenelim, belki biz görememişizdir. Ha sen de mi bilmiyorsun? İyi bari, bugüne kadar sana vermedikleri oyunculuk Oscar’ı için say bunu. (Kazanır)

Al Pacino: Pacino dedem üçüncü sınıf filmlerde savrulmuş gidiyordun, çok üzülüyorduk. Hele De Niro’yla beraber rol aldığınız Righteous Kill’i hatırladın mı? Allah belasını versin öyle filmin. Herkes Scorsese değil işte dedem, seni toparlasa toparlasa o toparlardı. Jimmy Hoffa’da döktürmüşsün, muhtemelen önümüzdeki yıllarda daha iyi bir performansın da çıkmayacak. Ödülü vermeyecekleri için Akademi utansın ne diyelim.

Joe Pesci: Joe amcam sen bu dünyanın en tatlış amcası falan mısın acaba? Muhtemelen son filmin The Irishman olacak heybete bak be! Scorsese olmasa kimse seni tekrar sinemaya dönmeye ikna edemezdi herhalde. Varsın Oscar vermesinler, Goodfellas ile döktürdüğün, sonuna kadar hak edip kazandığın Oscar’ın zaten hep seninle olacak. (Kazanmalı)

Anthony Hopkins: Vay be Anthony dedem, Kuzuların Sessizliği’nden Papa’ya diyorsun ha. Sende oyunculuk skalası geniştir. Güzel canlandırmışsın eski muhafazakar Papa’yı, sayende bir kere daha nefret ettik. Finaldeki tatlılıkları, şaklabanlıkları falan yemedik ama iyisin iyi.

Tom Hanks: 2001’den beri onca filme rağmen seni aday yapmadığı için Akademi suçlu ama aday yapmak için de bu filmle yapmasalardı keşke. Ne bileyim Captain Phillips’le falan yapsalardı. Fred Rogers önemli figürmüş, Amerika’nin Adile Naşit’i gibiymiş falan, evet okuduk bunları. Muhtemelen onun sempatisi de var ama karakterin genel yapısının ödüllük bir tarafı yok yani. Kal sağlıcakla.

Not: (Kazanmalıydı / WILLEM DAFOE)

laura dern

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu:

Laura Dern: Sayende boşanma avukatlarından nefret ediyorum ablacım. Eline, koluna sağlık. Performansın kralı. Hakiki, hayat dersi gibi. Al ilk Oscar’ını, evinin en güzel köşesine koy. (Kazanır / Kazanmalı)

Florence Pugh: Sende ne cevher varmış be. Midsommar’da bir gördük, kim bu yetenekli arkadaş dedik. Bir baktık burada da karşımıza çıktın. Filmde Oscar için en köpürtülebilecek karakteri güzel köpürtmüşsün, Oscar adaylığını da hakkınla almışsın. Gelecek sene de görmek isteriz seni buralarda.

Scarlett Johansson: Kimileri buna beleş adaylık diyor, Jojo Rabbit’ten öyle nefret etmişler ki sen de zaten bir şey yapmıyormuşsun. Olur mu öyle şey hiç! Olmaz tabii. Çocuk oyuncu Roman Griffin Davis’e harika eşlik eden bir anne performansı. Üstelik öyle ağlamalı, bağırmalı, Oscar garantili Viola Davis anne performanslarından de değil he. Gayet güzel, incelikli, dokunaklı. Aferin.

Margot Robbie: Margot seni seviyorum. Dünyanın en güzeli olabilirsin ona da bir şey demiyorum. Ama Bombshell’de de pek bir şey yapmıyorsun be şimdi. Once Upon a Time in Hollywood’da etrafa sırıtıp dans etmekten başka hiçbir şey yapmıyorsun en azından onunla değil, bununla adaylık almışsın. O da bir şey tabii ama Nicole Kidman ablam bu filmde senden bir tık daha iyiydi sanki. Görüşelim bir ara. Arayacağım. Öptüm.

Kathy Bates: Hollywood’da ana karakterin annesini oynayan ‘ağlayan teyze’ kontenjanı diye bir kategori var. Heh işte o kategoriyi doldurmuş.

parasite1

En İyi Özgün Senaryo:

Parasite: Özgün mü, özgün. Çarpıcı mı, çarpıcı. Eğlenceli mi, eğlenceli. Kalp kırıcı mı, kırıcı. Düşündürücü mü, düşündürücü. Sorun ne? Güney Kore filmi oluşu. Ama dal ‘best picture’ olmadıkça çok da önemli değil. Aşık oldular ya, öldüler, bittiler filminize, burada da onurlandırırlar sizi herhalde. Kazanırsanız ödülü Tarantino’nun gözlerinin içine bakarak sallamayı unutmayın. (Kazanır)

Once Upon a Time in Hollywood: Kazanma şansının çok yüksek oluşuna hala şaşıyorum. Adamın en iyi senaryosu Soysuzlar Çetesi’yle bile bu ödülü vermediniz, en kötü yazılmış senaryosuna tav oldunuz. Ulan Akademi, çocukluğumdan beri sizi takip etmesem çekilecek dert değilsiniz he! (Kazanabilir)

Marriage Story: Bak bu iyi yazılmış güzel senaryo işte. Sezonun başlarında ödülün de favorisiydi zaten, taa ki Parasite lobisi ve Tarantino şakşakçıları ortaya çıkana kadar.

Knives Out: Dört dörtlük senaryo. Hem ‘whodunnit’ türüne yenilikler getirirken hem de göçmen düşmanlığını eleştirmeyi ihmal etmemiş. Ama işte adaylıkla kalıyor bazı fikirler böyle. Boşver be Rian Johnson, sen zaten Hollywood’a fazlasın. Star Wars: The Last Jedi için seni linç etmeye kalkan tayfa da son filmle J.J. Abrams tarafından belasını buldu zaten.

1917: Senaryo var mıydı ki ya? İki asker bir emri ulaştırmak için bir yerden bir yere doğru tek plan eşliğinde giderler. Çatışmalar, bombalar, ölümler. Eee? Bu da bir senaryo tabii ama Oscar’a aday olacak bir metin göremedik.

US-ENTERTAINMENT-SAG-FILM-AWARDS-SHOW

En İyi Uyarlama Senaryo:

Jojo Rabbit: Senaristler Birliği ve BAFTA’ya helal olsun verdiler ödülü. Şimdi burada önemli olan Akademi içinde ne kadar ‘hayır Hitler’e gülmemeliyiz, bak bu film politik açıdan yanlış’çı olduğu. Varlar varlar, azımsanmayacak kadar varlar. Sırf Jojo Rabbit kazanmasın diye tahminlerde son sıraya yazanları bile tahmin ediyorum. Waititi mizahı herkese göre değil diyoruz işte. (Filmin esprilerini, yaklaşımını Altın Küre’de Ricky Gervais sergilese ayakta alkışlardınız değil mi, ah siz yok musunuz siz!) Lakin filmin sonunda Amerika’yı kutsamasını bence yaşlı milliyetçi amcalar, has Amarigalılar çok sevecekler. Zaten film Toronto’dan izleyici ödülü aldı, Filmekimi’nde izleyici tepkisi muhteşemdi, ee Akademi üyeleri zaten genel izleyici kafası? (Kazanır)

Little Women: Yani zaten bildiğimiz metni bildiğimiz gibi uyarlamış işte. Temiz, düz, risksiz. Kazanma şansı da yüksek he, eleştirmen birliklerinde çoğunlukla bu dalı almış. (Neden almış bilemiyoruz, öyle çok matah bir senaryo da değil halbuki. Aklıma bir şey geliyor ama. Neyse sustum. Linçççç.) Neyse geçen yıl aynı birlikler Can You Ever Forgive Me / If Beale Street Could Talk derken Akademi BlackKklansman demiş. Yani zaten eleştirmenler senaryoda genel Akademi yapısıyla ayrı düşüyor.  (Kazanabilir)

The Irishman: 210 dakikalık film, 145 sayfa senaryo be. Kitap gibi maşallah. Ama siz şimdi Steven Zaillan’a zaten Schindler’s List ile Oscar verdik diye ikincisi için adamın ölmeye yaklaşmasını beklersiniz falan kesin. Off bıktık sizden bıktık. (Uzak İhtimal)

Joker: Ay siz bu filmin senaryosundan da korkmuştunuz değil mi? Yok kaybedenleri ayaklandırıyor, şiddete teşvik ediyor falan diye. Yok öyle bir şey hadi, vermezseniz vermeyin ödülü, 11 adaylık vermişsiniz zaten daha ne konuşuyorsunuz?

The Two Popes: Tamam anladık Papa’lar şirinlik muskası tamam. Pizza da yiyorlar tamam.

1917-one-take.002

Sinematografi:

Roger Deakins (1917): Verin oradan üstada ikinci Oscar’ını bakayım. 20’nin üzerinde aday yaptınız daha yeni yeni aklınız başınıza geliyor. En az 5 Oscar kazanana kadar Deakins’ciyiz daha akıllı olun. (Kazanır / Kazanmalı)

Jarin Blaschke (The Lighthouse): Deakins üstadımız bu yıl olmasıydı ben seni tutuyordum Blashcke. Siyah beyazı nasıl kullandın sen öyle, aklımızı başımızdan aldın ya, ne görüntülerdi öyle. Ama karşında plan sekans var bu yıl işte, Akademi bayılıyor öyle süslü numaralara şansına küs.

Robert Richardson (Once Upon a Time in Hollywood): Richardson abimizin şaka maka 3 Oscar’ı var he. İzin ver de Deakins reisimiz ikinci Oscar’ını bir alsın. Daha  sayı eşitlenecek bekle sen!

Lawrence Sher (Joker): Güzel görüntülerdi kanka. Aklımda birkaç kare de kaldı, kazındı öyle. Şansı en az olan sensin ama. Ustalarına yol aç bakalım, gelecek yıllarda sana bir daha bakacağız.

Rodrigo Prieto (The Irishman): Prieto kardeşim, önceki Scorsese filmi Silence’ta çok daha iyi iş çıkarmıştın ya. Tabii görmediler seni yine. Brokeback Mountain zamanlarını hatırlarım ben senin. The Wolf of Wall Street’teki kaydırmalı kamera hareketlerine kurban. Ama işte The Irishman de neticede HBO draması stili işte. Roger Deakins üstat da çekse bu filmle ona vermezlerdi sinematografiyi.

Ford-v-Ferrari

Kurgu:

Ford v Ferrari: Akademi’nin kurgu anlayışına en uygun filmsin. Şöyle bol bol kes planları. Ne kadar çok plan kesersen o kadar çok kurgu yapmışsın demektir. Hele ki aksiyonsan zaten keseceksin. Bak 1917 de aksiyon ama ‘kesme yok’ diye kurguya aday bile yapmadılar. Bunların kafa böyle çalışıyor. Bir de akıcısın tabii, kolay izleniyorsun. Seni seçerler bence. (Kazanır)

Parasite: Hikaye kendi içinde kurgu oyunları barındıran oyuncaklı bir hikaye olduğu için zaten tav oldular. Sorun yine Güney Kore filmi olmanız. Ama dedik ya ‘best picture’ hariç olmaz diye bir şey yok. Şansınız gayet var, tek talihsizliğiniz Ford v Ferrari’den daha az kesmeye sahip olmanız. (Kazanabilir)

The Irishman: Thelma Schoonmaker teyzeme daha önce bu ödülü Raging Bull, The Aviator ve The Departed ile verdiniz, teşekkür ederiz. 210 dakikalık filmi on numara kurgulamış yine. Ama tabi siz film 3,5 saat diye yok sabredememişsiniz, yok sıkılmışsınız, yok yaşlı adamlar bu kadar izlenir mi falan diye saçmalamışsınız. O sizin ruh hastalığınız. Thelma teyzemde bir problem yok yani, kurgu 10 numara. Vermezseniz vermeyin ödülü. Daha önce 3 kere aldık zaten. (Uzak İhtimal)

Joker: Yani özel bir kurgusu var mı bilmiyorum ama işte eli yüzü düzgün, aktı gitti yani. Tamam aldık bir dal adaylık. Eyvallah. Yetiniriz sıkıntı yok.

Jojo Rabbit: Çok akıcı filmdi. Adaylık için teşekkür ederiz.

hildur-gudnadottir_timothee-lambrecq_print_15092018-4

Müzik:

Hildur Gudnadottir (Joker): Müziklerin muazzamlığını zaten geçtim, sırf şu ismin güzelliğine bile Oscar verilir be: Hildur Gudnadottir. Apichatpong Weerasethakul gibi maşallah. (Kazanır / Kazanmalı)

Thomas Newman (1917): Newman abim müzikler iyi gerçekten. Ama işi bilmiyorsun, daha çok köpürtecektin, Hans Zimmer gibi çıldıracaktın bazı notalarda ama çabuk kestin müziği. Ee alamayacaksın bak oldu mu şimdi? (Kazanabilir)

Alexandre Desplat (Little Women): Desplat abimiz de müzisyenlerin Roger Deakins’idir. Adının Alexandre Desplat olması yeter aday olmak için, gerisinin pek bir önemi yoktur.

Randy Newman (Marriage Story): Filmden çıktığımızda müzikler iyiydi demiştim ama şu an aklımda kalan bir tını yok. Akademi de hatırlamıyordur herhalde Joker’in yanında.

John Williams (Star Wars: The Rise of Skywalker): John Williams üstadımız bile bıktı Star Wars serisinden ki, serinin son üç filmine de aynı müzikleri yaptı. Siz naptınız, siz bıkmadınız tabii koskoca John Williams’tan iyi mi bileceğiz diye üçüyle de Oscar’a aday yaptınız.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s