30. Adana Altın Koza Film Festivali Günlükleri 2 (Sanki Her Şey Biraz Felaket, Bir Gün 365 Saat, Karganın Uykusu)

SANKİ HER ŞEY BİRAZ FELAKET (Yön: Umut Subaşı)

Kısa filmlerini ilgiyle takip ettiğim yönetmenlerden Umut Subaşı’nın ilk uzun metrajlı filmi onun kısalarında kurmaya çalıştığı farklı anlatım dilini, absürt notaları ve deneysel dokunuşları devam ettiren bir yapım. Memur bir yönetmenin elinde klasik bir kesişen hayatlar hikayesine dönüşecek olan hikaye, Subaşı’nın rejisinde keyifli bir sinema diline kavuşmuş. Başta amatör ve ham gözüken yapı ilerledikçe kurgusuyla Fransız Yeni Dalga’sından, mizahıyla Roy Andersson sinemasından izler taşıyor. Yönetmen tercihleriyle izleyiciyi zaman zaman hem karakterlere hem hikayeye karşı yabancılaştırıyor ama asla filmden koparmıyor. Gençlerin bireysel felaketlerinden ufak dokunuşlarla içinde yaşadığımız ülkenin toplumsal ‘felaket!’leriyle bağ kuruyor. Genç oyuncu kadrosunun performansları ve filmin bütününe yayılan ağlamaları samimi. 6/10

BİR GÜN, 365 SAAT (Yön: Eylem Kaftan)

‘Kurmacalarla belgeseller aynı yarışmada yarışmamalı’ düşüncemi yine kanıtlayan bir film. Ele aldığı konunun sertliği ve psikolojik açıdan zorlayıcı boyutu sebebiyle seyirciyi gözyaşlarına ve alkışlara şartlayan yapısı festivalden ödülsüz dönmemesini sağlayacaktır. Fakat filmin kurmaca gibi davranıp belgesel olduğunu iddia etmesi yine bizi dönüp dolaşıp tartıştığımız o noktaya getiriyor. Eğer belgesel gözüyle bakarsak etkileyici olduğunu söyleyebiliriz, zira film Türkiye’deki belgesellerin çoğunun düştüğü tuzak olan ‘konuşan kafa’ belgeselinin ötesine Florent Herry’nin sinematografik, Eylem Kaftan’ın yönetmenlik tercihleri katkısıyla geçmeyi başarabiliyor. Lakin, kurmaca olarak değerlendirirsek bu noktada filmin samimiyeti ve yeterliliği sorgulanabilir hale geliyor. Ele alınan konu ve ana karakterlere duyulan bağ filmin kurmaca elementlerinin fazlasıyla önüne geçtiği için diğer kurmaca filmlerle teke tek değerlendirmesi yapıldığında sağlıklı bir veri ortaya çıkmıyor. 5/10

KARGANIN UYKUSU (Yön: Tunahan Kurt)

Yarışmanın ilk sürprizi Tunahan Kurt’tan geldi. Rejisi, sinematografisi, oyunculukları, kurgusu, hikayesi tıkır tıkır işleyen bir ilk film. Derinlikli yazılmış ve Ahmet Ağgün tarafından çok iyi oynanmış ana karakteri ‘en iyi erkek oyuncu’ dalında iddialı. Ziya Kasapoğlu’nun filmin atmosferine oldukça katkı sağlayan görüntü yönetimi çok başarılı, film bittiğinde bir sürü kare hafızanızda sizinle kalmaya devam ediyor. Yavaş yavaş, tekrarlarla, tekinsiz ve ilgi çekici şekilde tasarlanmış ana karakterinin dramatik yapısı finalde yerli yerine oturuyor. Açılış ve kapanış sekansları arasındaki uyumu ve duygusu ayrıca hoşuma gitti. Ulusal yarışma filmleri arasında şimdilik favorim. 7/10

Yorum bırakın