38. İstanbul Film Festivali’nde Görülmesi Gereken 20 Film

Bu yıl 5-16 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek 38. İstanbul Film Festivali, 175 uzun metrajlı ve 11 kısa filmden oluşan zengin bir programa sahip. Festival kapsamında 12 gün boyunca, 19 bölümde 45 ülkeden 187 yönetmenin toplam 186 filmi gösterilecek.

Festival bu yıl sinemanın en ikonik karakterlerinden birini afişine taşıyor. Efsane yönetmen Stanley Kubrick’i ölümünün 20. yıldönümünde tüm filmografisinin retrospektifiyle anacak olan 38. İstanbul Film Festivali, afişinde de Kubrick’in en kült filmlerinden “Otomatik Portakal”daki Alex karakterine gönderme yapıyor.

1) Border (2018) – Dir: Ali Abbasi (110 dk) – Uluslararası Yarışma

“Nordik kara film” Border iki parlak ismi bir araya getiriyor: yönetmen koltuğunda Shelley ile tanınan Ali Abbasi, filmin uyarlandığı özgün romandaysa Let The Right One In ile büyük başarı kazanan yazar John Ajvide Lindqvist. Şüphelendiği, kendi kadar tuhaf bir adamı takıntı haline getiren Tina adındaki bir sınır polisinin sonunda kendi varlığını bile sorgulayacağı birtakım sırları öğrenişini anlatan Border aşk filmi, doğaüstü ve kara film öğelerini zekice harmanlıyor.

abbasi border

2) In Fabric (2018) – Dir: Peter Strickland (118 dk) – Uluslararası Yarışma

The Duke of Burgundy ve Berberian Sound Studio filmlerinin eksantrik İngiliz yönetmeni Peter Strickland, görselliğiyle ve atmosferiyle İtalyan ustalar Dario Argento ve Mario Bava’ya saygı duruşu niteliği taşıyan yeni filminde koyu kırmızı bir elbisenin lanetini takip ediyor. Renk cümbüşüyle bezenmiş stilize setleriyle mest eden; giallo, doğaüstü, moda, gerilim filmlerine göz kırpan bu son filmiyle Strickland bir kez daha özgünlüğünü kanıtlıyor.

in-fabric

3) Jumpman (2018) – Dir: Ivan I. Tverdovsky (90 dk) – Uluslararası Yarışma

Genç Oksana, minik Denis’i doğar doğmaz karton bir kutuya koyup terk eder. Aradan on altı yıl geçtikten sonra Oksana, geçmişin bedelini ödemeye hazır, Denis’i kaldığı yetimhaneden kaçırır. Hassas ve kırılgan Denis’in öyle bir özelliği vardır ki annesi çocuğun bu hâlini sömürmek için hiç vakit kaybetmez: Denis, hiç acı hissetmez. Zoology filminde kuyruklu bir kadını konu edinen genç yönetmen Tverdovsky, yeni filminde yine dışlanmış, reddedilmiş, sıradışı bir karakteri mercek altına alıyor: “Çoğumuzdan farklı ya da onları benzersiz kılan özel bazı nitelikleri olan insanlar; işte onlar gerçekliğimizi değiştirirler.”

jumpman

4) Kız Kardeşler (2019) – Dir: Emin Alper (107 dk) – Ulusal Yarışma

Tepenin Ardı ve Abluka ile yakın dönem yerli yönetmenlerin en başarılı isimlerinden Emin Alper, Berlin’de ana yarışmada yarışan bu yeni filminde, küçük yaşta besleme olarak kasabaya gönderilen farklı yaşlardaki üç kız kardeşın hayatına odaklanıyor. Kız kardeşler, yanlarına verildikleri ailelerde tutunamazlar ve birbiri ardına baba ocağına geri gönderilirler. Dağ köyündeki evlerinde, birbirlerinden güç alarak ayakta kalmaya çalışan üç kız kardeş, bir yandan da tekrar kasabaya gidebilmek için gizli bir rekabet içine girerler.

alperemin

5) Aden (2018) – Dir: Barış Atay (97 dk) – Ulusal Yarışma

İlk yönetmenliği ‘Eksik’ ile politik dönem filmi ve aile draması janrlarını etkili bir şekilde harmanlayan Barış Atay’ın yeni filmi Aden; savaş mağduru bir çiftin, bilmedikleri bir coğrafyada, tanımadıkları iki kardeşin evlerine sığınma ve onların iktidar kavgasının ortasında hayatta kalmaya çalışmalarının hikâyesi olmasının çok ötesinde, insanlık tarihi boyunca kırılamayan bir kısır döngünün filmi. Yerleşme, medenileşme, iktidara sahip olma, savaş ve yıkım…”

aden

6) High Life (2018) – Dir: Claire Denis (110 dk) – Galalar

7 numaralı uzay gemisinde bir bebekle birlikte yalnız yaşıyor Monte. Gemi, bir kara deliğe doğru yol alıyor; uzay-zamanın büküldüğü bir noktaya. Claire Denis’nin sözleriyle High Life, “yalnızca arzulardan ve vücut sıvılarından bahsediyor. (…) Umutsuzluk ve insanın hassasiyeti hakkında bir film bu; her şeye karşın sevgi hakkında…” Robert Pattinson, Juliette Binoche, Mia Goth’lu oyuncu kadrosuyla High Life, yılın merakla beklenen filmlerinden biri.

High-Life-Claire-Denis-5

7) Dragged Across Concrete (2018) – Dir: S. Craig Zahler (159 dk) – Galalar

Brawl in Cell Block 99 ve Bone Tomehawk’da normları göz ardı eden kendine özgü tarzıyla ünlenen sinemacı S. Craig Zahler’in yönettiği yeni filmi parlak oyuncu kadrosu, Tarantinovari diyalogları ve sert sahneleriyle öne çıkıyor. Başrolleri üstlenen Mel Gibson ve Vince Vaughn’un emniyetten atılan polisleri canlandırdığı Adaletsiz, bu iki ırkçı ve şiddet eğilimli polisin beş parasız kalınca daha da pis işlere karışmalarını izliyor. 1970’ler sömürü sineması öğelerini benimseyen, toplumsal bölünmüşlüğün ve bağnazlığın zirveye ulaştığı bir ABD portresi çizen, özgün bir “ucuz roman”.

dragged

8) Greta (2018) – Dir: Neil Jordan (98 dk) – Galalar

İrlandalı usta Neil Jordan 2012’den bu yana beklenen filminde başrolleri Isabelle Huppert ile Chloë Grace Moretz paylaşıyor; üstelik Isabelle Huppert yeniden piyanist rolünde. Saf ve iyi niyetli Frances, metroda bulduğu çantayı sahibi, filme adını veren piyanist Greta’ya hiç vakit geçirmeden iade eder. Biri eşini biri annesini henüz kaybetmiş olan iki kadın, kısa sürede yakınlaşır. Ancak kısa sürede Frances’in göründüğünden çok daha öte takıntılara sahip tehlikeli bir kadın olduğu ortaya çıkacaktır.

greta

9) Shadow (2018) – Dir: Zhang Yimou (116 dk) – Dünya Festivallerinden

Filmlerinde wuxia Uzakdoğu savaş sanatı türünün en parlak örneklerini veren Zhang Yimou, 3. Yüzyılda geçen gözalıcı yeni filmiyle beyazperdeye dönüyor. Shadow’un hikâyesinin merkezinde, Üç Krallık döneminde, halkın taleplerine rağmen sürgüne yollanan bir kral yer alıyor. Dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapan Shadow, Çin geleneksel mürekkep sanatından esinleniyor ve yine her karesi tablo gibi kurgulanmış, kurduğu dünyadan atmosferine ve aksiyonuna her yönüyle nefes kesici bir tarihi kahramanlık hikâyesi anlatıyor.

shadow1

10) Divine Love (2019) – Dir: Gabriel Mascaro (101 dk) – Dünya Festivallerinden

Neon Bull ile tanıdığımız Brezilyalı genç yetenek Gabriel Mascaro, üçüncü filminde parlak renklerin ve pop müziğin baskın olduğu bambaşka bir distopya hikâyesi anlatarak inanç, cinsellik, aile, müzik ve devlet kavramları etrafında alışılmadık bir gelecek portresi çiziyor. 2027 yılında Evanjelik Kilise artık Brezilya’nın toplumsal ve siyasal yaşamının her alanında söz sahibidir, sevgi kavramı her şeyin üzerindedir. 40’lı yaşlarındaki dindar devlet memuru Joana, boşanmak üzere olan çiftleri gizlice kararlarından vazgeçirmeye çalışır. Peki, kendi evliliğinde sıkıntılar ortaya çıkınca inancını sorgulayacak mıdır?

Divine_Love_by_Gabriel_Mascaro

11) So Long, My Son (2019) – Dir: Xiaoshuai Wang (175 dk) – Dünya Festivallerinden

Wang Xiaoshuai’ın “epik bir melodram” sözleriyle övülen son filmi, her iki başrolüne de Gümüş Ayı ödülünü getirdi. 30 yıllık bir süreci anlatan film, Çin’in tek çocuk politikasının yıkıcı etkilerini derinden yaşayan bir çifti izliyor. Ülkenin ekonomik büyümesinin ardından gelen toplumsal dönüşümünü de gözlemleyen film sevgi, arkadaşlık, çocuk sahibi olmak, keder, affetme gibi kavramlara da değiniyor.

so long my son

12) Synonymes (2019) – Dir: Nadav Lapid (123 dk) – Dünya Festivallerinden

İsrail’den Paris’e göç eden ve kimliğini tamamen reddeden bir adamı merkezine alan Eşanlamlılar’ın, yönetmeni Nadav Lapid’in hayatından izler taşıyor. Filmin başkarakteri Yoav, hiç hazzetmediği ülkesi İsrail’den, sonuna kadar benimsemeye karar verdiği Paris’e taşınır. Kökenlerini silmek, Fransız olmak, Père Lachaise mezarlığına gömülmek ister ama özü, bedenindedir, çifte kimliği onu hiç bırakmaz. Film, Berlin’de Altın Ayı ödülünü kazandı.

synonymes1

13) Who You Think I Am? (2019) – Dir: Safy Nebbou (101 dk) – Dünya Festivallerinden

Bu hem eğlenceli hem hüzünlü film; sosyal medya çılgınlığının ve sanal dünya algılarının gerçek hayatı nasıl etkilediğine gençler değil farklı bir yaş grubu üzerinden bakıyor. Filmin kahramanı 50 yaşındaki iki çocuklu akademisyen Claire (Juliette Binoche’un harika performansıyla), genç sevgilisini sosyal medya üzerinden gözetlemek amacıyla Facebook’ta sahte bir hesap açıyor; 23 yaşında, sarışın, genç ve güzel Claire oluveriyor. Sevgilisi kanmıyor ama en yakın arkadaşı tuzağa düşüyor.

who you think

14) The Mountain (2018) – Dir: Rick Alverson (108 dk) – Mayınlı Bölge

Yer yer Yorgos Lanthimos ve David Lynch’i anımsatan tarzı ve etkileyici görselliğiyle kimin deli kimin akıllı olduğuna dair düşündürücü sorular soran Dağ 50’li yılların Amerika’sında geçen bir hikâye anlatıyor. Filmin merkezinde lobotomi deneyleri yapan aile dostları Dr. Fiennes’in yanında fotoğrafçı olarak çalışmaya başlayan genç Andy var. Andy eksantrik doktorun hastalarıyla yakınlaştıkça hem bir kâbusa daldığını fark ediyor hem de kendi zihin sağlığından şüpheye düşüyor.

the-mountain

15) Murder Me Monster (2018) – Dir: Alejandro Fadel (109 dk) – Mayınlı Bölge

And Dağları’nın ıssız, uzak bir bölgesinde tuhaf ve ürkütücü cinayetler işlenmektedir. Art arda başsız kadın cesetlerinin bulunduğu bu yerde, olayları araştırmakla görevli dedektif Cruz bir kâbusun içine çekilmektedir sanki. Sevdiği kadın Francisca da başı kesilerek öldürülünce, Cruz kendini tamamen bu acımasız katili yakalamaya adar. Katil bir motosiklet çetesinin psikopat üyesi midir yoksa söylentilere göre, bazı sözlerin tekrarlanmasıyla ortaya çıkan bir canavar mı? Harflerin, dağların ve cinsel canavarların iç içe geçtiği film,The Wild Ones ile adını duyuran Alejandro Fadel’in yetişkinler için yarattığı karanlık bir masal.

mmm1

16) The Miracle of the Sargasso Sea (2019) – Dir: Syllas Tzoumerkas (121 dk) – Mayınlı Bölge

“Güneşin altında, Lynch-vari bir psikolojik dram” sözleriyle övülen Sargasso Denizi Mucizesi, gerilim filmiyle, İncil’e dair görsel göndermelerle dolu bir rüya dünyası arasında kendine yer buluyor. Yunanistan’ın batısında, yılanbalığı çiftliklerinin olduğu küçük bir kasabada iki yalnız, mutsuz kadın yaşamaktadır: kasabanın kaba, umutsuz emniyet müdürü Elisabeth ile bir şarkıcının suskun kız kardeşi Rita. Kasabada biri beklenmedik bir şekilde ölünce hem iki kadın yakınlaşır hem de birtakım sırlar açığa çıkar. Angeliki Papoulia’nın performansıyla övülen Syllas Tzoumerkas’ın üçüncü filmi, özgün görsel diliyle hem şaşırtıcı hem sarsıcı bir kasaba kâbusu.

sargasso-850x345

17) The Man Who Surprised Everyone (2018) – Dir: Natasha Merkulova & Aleksey Chupov (105 dk) – Genç Ustalar

Doktorların iki ay ömür biçtiği orman bekçisi İgor son çare olarak bir şaman şifacıyı ziyaret eder. Şifacı, ona Azrail’i aldatmak için kılık değiştiren erkek ördek Jamba’nın hikâyesini anlatır. Duyduklarından etkilenen İgor, büyük bedeller ödemek pahasına herkesi şaşırtan bir plan yapar. Bir Sibirya masalından yola çıkan yönetmen ikili Natasha Merkulova ve Aleksey Chupov son derece düşündürücü ve sorgulayıcı, toplumsal cinsiyet kalıplarını ters yüz eden bir hikâye anlatıyor; karakterlerin ruhlarının derinliklerine inerek cinsellikle ilgili önyargılara ve ölüme dair kanılara esaslı bir bakış atıyor.

everyone

18) The Ground Beneath My Feet (2019) – Dir: Marie Kreutzer (108 dk) – Çiçek İstemez

İlk bakışta Lola hayatına bütünüyle hâkim bir genç kadın. Bu son derece başarılı işletme danışmanı sık sık fazla mesaiye kalıyor ve çok yoruluyor olabilir ama disiplin ve spor sayesinde her şeyi kontrol altında tutabiliyor. Fakat psikiyatri tedavisi gören ablası Conny’yi hayatının dışında tutması gerek, çünkü ailesindeki ruhsal hastalık vakaları bilinirse işyerinde Lola’ya duyulan güven sarsılabilir. Ablasının sürekli onu aramasıyla başlayan bu süreçte Lola hayatının kontrolünü giderek kaybediyor. Beyaz yakalıların hayatını yaratıcı bir senaryo ve güçlü başrol performansıyla ele alan etkileyici bir psikolojik gerilim.

the-ground-beneath-my-feet

19) Keep an Eye Out! (2018) – Dir: Quentin Dupieux (73 dk) – Antidepresan

Wrong, Rubber, Wrong Cops ve Realite filmleriyle tanınan hınzır yönetmen Quentin Dupieux, Amerika’dan 70’lerin Fransa’sına geçiyor ve yine sıradışı bir komediyle tür sinemasının kalıplarıyla oynuyor. Oturduğu apartmanın kapısında bir ceset bulan Fugain, iyi bir vatandaş olmanın gereğini yerine getirerek durumu polise haber verir. Zavallı Fugain gece boyunca karakolda Komiser Buron’un git gide sertleşen, sertleştikçe de tuhaflaşan sorgusuna maruz kalır. Eski polisiye filmlere ve sıradan insanlara saygı duruşunda bulunan filmde komiser rolündeki Belçikalı usta komedyen Benoît Poelvoorde’in performansına dikkat!

keep an eye out

20) Happy New Year, Colin Burstead (2018) – Dir: Ben Wheatley (95 dk) – Antidepresan

Mike Leigh ve Dogme 95 hareketinden esintiler taşıyan yeni filminde, Kill List, High-Rise ve Free Fire filmlerinin yönetmeni Ben Wheatley, her an kötü bir şey olacak gibi hissettiren bir atmosferle karşımıza çıkıyor. Brexit’in gölgesinde geçen filme adını veren Colin Burstead, kalabalık ailesini sırf bu iş için kiraladığı malikânede düzenlediği yılbaşı partisine davet eder. Colin’e karşı türlü garezi olan ve her biri ayrı bir ruhsal sıkıntının pençesindeki aile fertleri, istemeden de olsa bu pek de parlak görünmeyen davete icabet ederler. Elbette Colin, beş yıldır görmediği ağabeyinin de partiye katılacağını hiç hesaba katmamıştır.

colin burstead

ÖZEL: Başyapıt Fabrikası: Kubrick

İstanbul Film Festivali, dünya sinemasının en önemli yönetmenlerinden Stanley Kubrick’i, ölümünün 20. yılında özel bir bölümle anıyor. Bu bölümde Kubrick’in tüm uzun metraj filmografisi yer alıyor. Özellikle Kubrick’in hiçbir filmini sinemada izleyememiş genç nesil için bulunmaz bir nimet. 2001: A Space Odyssey, A Clockwork Orange, The Shining, Barry Lyndon, Eyes Wide Shut gibi başyapıtları perdede izleme fikri şimdiden kalp çarpıntısı sebebi!

kubrick2

Yorum bırakın